Sevda ne yana düşer dostlar, ölüm ne yana? Ölümü yazmak kolay da, bir ekol olan Beşiktaş’ın son dönemde yaşadıklarını yazmak zor geliyor bana. Çünküm biliyoruz ki: “Sevda yoksa, yoktur zamanın tadı tuzu.”
Haber/Yorum: Ali Akdemir
İşin duygusal boyutunu bir yana bırakacak olursak, gerek benim gerekse birçok insanın gönlünde yatan, hatta farklı takımları tutan taraftarlarda bile ikinci bir sempati yaratan Beşiktaş’ın son dönemde yaşadığı olumsuzluklar üzüntüyü beraberinde getiriyor. Ama her şeye rağmen, yaşanan bu olumsuzluklara ve Beşiktaş’ın özüne burada değinmeye çalışacağım. Öncelikle, Beşiktaş’la ilgili bazı toplumsal, tarihsel ve sosyolojik değerlendirmeler yapalım.
Bir Ekol: Beşiktaş’ın Tarihsel ve Toplumsal Kökleri
Beşiktaş, 121 yıllık köklü bir centilmenlik geleneğine sahip ilk spor kulübüdür. Köklerinde, 1900’lü yılların başında emperyalist ülkelerin ülkemizi işgaline karşı verilen bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin derin izlerini görürüz.
Beşiktaş, Türkiye’de birçok ilke imza atan, farklı insan ilişkileri ve çalışma anlayışına sahip bir kulübüdür. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte gelişen Kuvayi Milliye ruhu, Beşiktaş’ın temel taşlarını oluşturur. 1970’lerde Beşiktaş Genç Milli Takımı’nda oynamış bir gençlik liderinin sosyal ve toplumsal boyut kazandırdığı bu ruh, kulübü daha da yukarıya taşımıştır.
Halkın Takımı: Beşiktaş’ın Değerleri
Beşiktaş, Cumhuriyet’e ve onun değerlerine sahip çıkan, Türkiye’de gelişen sosyal ve toplumsal sorunlara karşı duyarlı bir kulüp olmuştur. Kulübün bu anlayışı, halktan yana tavrı ve mazlumdan yana aldığı duruş, taraftar kitlesinin bilinçli yapısıyla da büyük bir uyumluluk göstermektedir.
Beşiktaş taraftarı, haksızlıklar karşısında cesur duruşu ile bilinir. Çarşı Grubu’nun liderliğini yaptığı sosyal dayanışma etkinlikleri, şiddete karşı duruşlu ve empatiyi öne çıkaran hareketleri, kulübün sadece bir spor takımı olmadığını, aynı zamanda bir sosyal bilinç odağı olduğunu da kanıtlamıştır.
Beşiktaş ve Çarşı Faktörü
1982 yılında kurulan Çarşı, duruşu, cesareti ve 70’lerin toplumsal ruhunun izlerini taşıyan yapısıyla Beşiktaş tarihinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Alan Markaryan gibi tanınmış liderlerin önderliğindeki grup, anti-faşist söylemleri ve sosyal sorunlara duyarlılığı ile fark yaratmıştır.
Çarşı, nükleer enerji santrallerine karşı çıkışı, kadına, hayvana, çocuklara, yaşlılara yönelik şiddete karşı tavırları, savaş-ırkçılık karşıtı eylemleri, “Tam Demokrasi” istemi pankartıyla, verdiği mesajlar ve Van Depremi’nin ardından yardım kampanyalarıyla adını tarihe yazdırmıştır.
Çarşı Grubu, 2007 yılında “En Centilmen Taraftar” ödülünü ve 2012 yılında “Van Üşüyor” kampanyasıyla Empati Ödülünü almıştır. Bu ödüller, Beşiktaş taraftarının toplumdaki farklılığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Beşiktaş gücünü halktan almıştır. Türkiyenin önemli dönemeçlerinde, yapılan haksız politikalara, yaşanan acıya ve gözyaşına karşı beşiktaş taraftarı tavrını hep halktan ezilenden, mazlumdan yana koymuştur.
BEŞİKTAŞ AHDE VEFA’DIR!
Çocukluğumdan bu yana siyah-beyaz renklere gönül verdim. 2002 yılında Hamburg’da kurulan Beşiktaş Derneği’nin kurucu üyeliğini üstlendim, tüzük hazırlama sürecinde aktif rol aldım ve derneğin Türkiye’de resmî olarak tanınmasında rahmetli İsmail Kızıltan ve diğer arkadaşlarla birlikte yoğun çaba harcadım. Almanya’da Beşiktaş taraftarlarının oluşum sürecinin her aşamasında yer aldım, emek verdim ve ter döktüm.
Türkiye’de zaman zaman Beşiktaş Dergisi’nde yazılarım yayımlandı. 2009 yılında Hamburg Beşiktaş Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini üstlenerek siyah-beyaz sevdamı yazılarla ifade etmeye devam ettim. Yaklaşık 30 yıldır hem Almanya’da hem de Türkiye’de basın mensubu olarak çeşitli yayın organlarında yazılar yazıyor ve halen yazmayı sürdürüyorum.
Hamburg’da, 40’a yakın gazetecinin üye olduğu ve 14 yıldır aktif olan Hamburg Türk Basın Birliği’nin kurucu üyelerinden biriyim. Şu anda bu derneğin başkan yardımcılığı görevini yürütmekteyim.
Durum böyleyken, son dönemde bölgemizde düzenlenen bir etkinliğe ne basın mensubu ne de Beşiktaş’a emek vermiş bir kişi olarak çağrıldım. Hatta davet dahi edilmedim. Bu durum bende gönül kırgınlığı yaratsa da ve yaşanan bu olumsuzluğu ahde vefasızlık olarak görsem de, yine de Beşiktaş’a olan sevgimden hiçbir şey eksilmedi; aksine sevgim daha da büyüyerek arttı.
2023 yılında Beşiktaş Kongre Üyelik başvurum, üyelik aidatı ve tüm belgeleri , sicil kuruluna sunmama rağmen, bir takım hesaplaşmalar yüzünden hâlâ sonuçlanmadı. Ancak bu durum bile gönül verdiğim takıma karşı bende olumsuz bir etki yaratmadı.
Son Söz: Siyah-Beyaz Sevdası
Unutulmamalıdır ki yönetimler gelip geçicidir. Ahmet gider, Hasan gelir; Hasan gider, Hüseyin gelir. Kişiler gelip geçer, ancak asıl olan Beşiktaş sevgisidir.
Takımın durumu şu an iyi olmasa da taraftarın takımına olan bağlılığı, iyi gününde de kötü gününde de asla değişmez. Beşiktaş sevgisi ve aşkı bizim için sonsuzdur.
“Ölümle yaşamı ayıran çizgi, siyahla beyazı ayıramaz ki; her yolun sonunda ölüm olsa da, sevenleri kimse ayıramaz ki.”