Yaşamın bir parçası olan zamansız bir ölüm olayıyla daha yüzleştik.
Uzun yıllardır Schleswig-Holstein Eyaleti‘nin liman kasabası Wedel‘de yaşayan, kasabanın yerli ve göçmen halkıyla adı bütünleşmiş olan, Bingöl doğumlu, yüreği insan sevgisi, hoşgörü, barış ve dostlukla atan Hüseyin İnak, tatil için gittiği memleketinde geçirdiği beyin kanaması sonucu 58 yaşında yaşamını yitirdi. Erkan, Ardıl ve Ceren adında üç çocuğu bulunan Hüseyin İnak, (8 Ağustos Perşembe 2024) doğduğu topraklarda babasının mezarının yanında sonsuzluğa uğurlandı.
Haber/Yorum: Ali Akdemir
Ölen birinin ardından birçok ölüm haberi yazdım. Ancak ölen kişi tanıdığınız biriyse, ölüm zamansız ve erken gelmişse, ve siz o kişinin henüz gerçekleştiremediği hayallerini biliyorsanız, onları sizinle paylaşmışsa, o zaman haberi yazmak gerçekten zor olur. Gözleriniz dolar, birlikte yaşadığınız anılar gözünüzün önüne gelir. Gerçekten zor bir görev. Olmadı be arkadaşım, olmadı. Hayatın saflarını erken terk ettin. Henüz torununla hasret gideremeden, şu fani dünyadan erken göçtün gittin.
Ölümü Aşmak
İnsanoğlu, ölümle barışmak mümkün mü? Onu aşabilir miyiz? Razı gelebilir miyiz? Yüzleşebilir miyiz gibi pek çok soruya cevap arıyor.
“Doğduğumuz zaman dünyaya hiçbir şey getiremediğimiz gibi, ölürken de hiçbir şey götüremeyiz.” – Victor Hugo
Herkesin ölümü farklı olur. Kimisi hiçbir şey hissetmez. Öleceğini anlamaz. Ölüm aniden gelir, hazırlıksızdır. Vedalaşamaz, vasiyetini söyleyemez. Belki olgun yaşta da değildir. Ama bu iş böyledir işte.
Hüseyin İnak, Türkiye’ye gitmeden kısa bir süre önce beni arayıp, bir projesinden bahsetti. O projesinin kamuoyuna tanıtımıyla ilgili benden haber yapmamı rica etmişti. Söz konusu projede Hüseyin ve kardeşi Hasan İnak, Evangelisch-Lutherische Kirchengemeinde Wedel yetkililerine 2021 yılının Aralık ayında Müslüman mezarlığı için verdikleri dilekçeye 1 Eylül 2023 tarihinde olumlu yanıt geldiğini belirterek, yapılan görüşmeler sonucunda Gnäterkuhlenweg 27, Wedel Waldfriedhof mezarlığında 48 kişilik kapasiteli Müslüman mezarlığına kavuştuklarını belirtmişti. “Ali’ciğim, ben ölünce Wedel’de bu mezarlığa gömülmek istiyorum. Benim çocuklarım, torunlarım benim mezarımı ziyaret etmek için binlerce kilometre yol katetmesinler. Ben birkaç gün sonra babamın mezarını ziyaret etmek için Bingöl’e gideceğim,” demişti.
Ben de Wedel’de Türkiye’lilere Müslüman mezarlığı kazandıran bu gelişmeler üzerine haber yapmıştım. Bundan bir hafta önce telefonla görüşmüş, haberden dolayı bana teşekkür etmiş ve beni Bingöl’e davet etmişti. Belki gelirim demiştim. Olmadı, o görüşme son görüşmemiz oldu. Ölümün ne zaman ve nasıl geleceği hiç belli olmuyor. Ölümün dili yoktur. Konuşmaz. Ölümün dili ölenlerin halidir. Ölenler susarak, uzanarak, sessizleşerek ölümü anlatırlar. Bazılarının ölümden haberi vardır; sezerler, sezinlerler, hissederler. İçlerine doğar. Ya bir sezgiyle ya bir rüyayla ya da başka bir şekilde anlarlar. Bazen anlatamazlar. Bazen anlatsalar da, dilleri ipuçlarını verse de aslında kendileri bunun farkında değillerdir. Ölecek adam, öleceğini anlatır ama farkında değildir.
Ölümü Onu Tanıyanları Üzdü!
“Hiç kimse, kendi ölümüne ağıt yakamaz.” – Woody Allen
Hüseyin İnak, birçok sosyal-toplumsal projede aktif yer almıştı. Hamburg Fenerbahçe Derneği kurucularından ve 2001-2006 yılları arasında derneğin genel sekreterliğini yapmıştı. Wedel’de 2000’li yılların başında sporun, dostluk, sevgi ve hoşgörü kültürünü geliştirme düşüncesiyle benimde içinde yer aldığım bir grup arkadaşla birlikte WEDEL Barışspor’u kurmuştuk. Engellileri toplumsal sürece kazandırma konusunda birlikte birçok faaliyette bulunmuştuk. Engelli Yazar-Ressam Şerife Tarakçı’yı ziyaret edip onunla uzun sohbetler etmiş, fikir alışverişinde bulunmuştuk. Yaşadığı bölgede göçmenler ve mültecilerle ilgili birçok sosyal yardım çalışmalarında aktif yer almış, uyum konusunda faaliyetlerde bulunan Tzolkin derneğinin de başkanlık görevini yürütmüştü. Birçok güzel projede onun da imzası vardı. Onun ölümüne, Alman’ı Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, onu tanıyan 7’den 70’e herkes çok üzüldü. Ailesine üzüntülerini, taziyelerini ve başsağlığı dileklerini ilettiler.
Son Birkaç Söz
“İnsan doğar, yaşar, ölür. İnsan var, yaşarken ölür. İnsan var, ölünce hemen ölür. İnsan var, öldükten sonra da yaşar.“
Doğadaki tüm canlıların ölümlerinden etkilenir, hüzünlenirim. Bir hayvanın, bir bitkinin, bir insanın hayattan kopuşundan olumsuz yönde etkilenir, duygusallığa bürünürüm. Herkesin ölümü farklıdır. Her ölümün bir hikayesi vardır. Ama ölüm de yaşam kültürünün bir parçasıdır. Ben, ölen kişinin yaşadığı süreçten dolayı, onların anılarına duyduğum saygının bir gereği olarak, ölümleriyle ilgili haber yapmayı kendimde bir sorumluluk olarak görüyorum. Ölümün nereden ve nasıl geleceği hiç belli değildir. Ama doğmanın bir sonucu. İki kez ölünmüyor hayatta. Bir kez soylu ve saygın bir ölüm. Hüseyin İnak arkadaşım, soylu ve saygın bir ölüm anlatımını hak edenlerden.
“Ey İnsan! Kaf Dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma her şeyin bir hesabı var, üzdüğün kadar üzülürsün.” – Mevlana Celaleddin Rumi
Hani şairin bir sözü var ya: “Sevda ne yana düşer dostlar, ölüm ne yana.” Sevdayı yazmak kolay da, ölümü yazmak zor gelse de bana, yine de arkadaşım Hüseyin İnak’ın ölümü için inadına bu satırları yazıyorum.
İnsanları ölmeden önce onore edelim. Onlara ölmeden önce sevgimizi gösterelim. Onlara yaşarken hak ettikleri değeri verelim. Onları yitirdikten sonra söylenecek sözlerin pek hükmü olmaz.
Güle Güle Hüseyin! Işıklar İçinde Huzurla Uyu! Toprak İncitmesin Seni! Ruhun Şad Olsun.
“Her Şey Uzaktadır,
Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz,
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar…
Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız, ölüm.”
Ahmet Muhip Dıranas