Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (11)

Korkular, bilgisizlikler ve bilinmezlikler o biçim tam gaz devam ediyor. Almanya’da yaşayanlar için bir link vermek istiyorum. Almanya çapında ve tek tek eyaletlerdeki aktüel rakamlar için başvurulabilir en güvenli adres:

(https://experience.arcgis.com/experience/478220a4c454480e823b17327b2bf1d4/page/page_0/) Dünyada olup bitenlerle ilgili, yine sinirleriniz sağlam ise uzun uzun bakabilecek ve salgının dehşet veren boyutlarını daha iyi anlamanızı sağlayabilecek veriler. Korku filmi ya da dizisi değil son haftaların reel dünya gerçeği demek kaçınılmaz: (https://gisanddata.maps.arcgis.com/apps/opsdashboard/index.html#/bda7594740fd40299423467b48e9ecf6) Moral bozan, ruh halinizi olumsuz etkileyen ama bir o kadar da düşündürten ve tehlikenin boyutlarını daha iyi anlamanızı sağlayabilecek dünya otoritesi adresler. Günde en az bir defa bakıyorum, sürekli gelen verilerle güncelleniyorlar. Elbette hepsi resmi rakamlar, şüphelenirsiniz, belli olmayan nice kimseleri de vardır demek veya bunlara inanıp inanmamak sizin kendi sorununuz.

sabah

İtalya’dan gelen ölüm haberleri Çin’in neredeyse iki katı. ABD’den gelen haberler ürkütücü boyutlarda. Almanya hemen her gün yeni ekonomik tedbirler almaya devam ediyor. Krizin bulaşmadığı sektör yok gibi. İspanya’dan gelen vefat haberleri yine İran’ı geçmiş vaziyette. Güney Kore’de hastalık bulaşanların sayısı, hayatlarını yitirenler ve iyileşenler hesaba katılınca en başarılı ülke olduğunu hemen gösteriyor. En az Çin kadar demeliyiz. Türkiye’den gelen haberlere de, verilen rakamlara da inanmamak için o kadar çok haklı neden var ki. İktidar virüsle mücadeleyi bırakmış böylesi günlerde bile Kürt düşmanlığı, temsilcilerinin belediyelerini gasp etmeye devam ediyor. Virüs mü bunların hakkından gelecek, kendi kin ve nefretleri mi, bunu yakın gelecek gösterecek.

Gün boyu aklıma hep öyküler geliyor. Bu sıralar ne öykü yazmaya ne de romana ayıracak vaktim yok. Yani yazmaya, oysa ne kadar çok malzeme birikti. Yol boyunca ama kitap okumalara, okuduklarımı da yorumlamaya devam. Bu kara günlerin benim gözümdeki kahramanları elbette ilk sırada sağlıkçılar. En az doktorlar kadar hemşireler, hastabakıcılar hatta hademeler, güvenlikçiler, temizlikçiler, can kurtaran şoförler, sıhhiyeciler, kısaca bilumum her türden sağlık emekçileri. Kim derdi asker ile polis hakkında olumlu şeyler düşüneceğimi ve yazacağımı? Ama itiraf ediyorum bu günlerin tehlike altında nihayet işe yarayan isimsiz kahramanları bunlar. Yukarının aldığı her türden kararı uygulamakla yükümlü belki de en savunmasız, cephenin en önündeki insanlar. Elbette başka meslek grupları da var ama birçoğuna dünkü yazımda değinmiştim, her gün tekrar bıktırır.

Beni en büyük hayal kırıklığına uğratan kesim ise sanatçılar, edebiyatçılar, özellikle de şairler oldu dersem umarım kimse alınmaz. Çok az istisna dışında ben bu çok okuyan ve bilen kesimin bu denli pasif beklemede olmalarına bir anlam veremiyorum. Ben mevzuyu tam olarak kavramadıkları veya kavrayamadıklarında takılıp kaldım. Öbür türlü bilemiyorum nasıl yorumlamalı. Bu karanlık günler uzun bir müddet gitmeyecek, salgın kaybolsa da arkasından getireceği dalgalar daha da karanlık günleri beraberinde getirecekler. Suskunluk nice umutsuz vakaya, karamsarlıklara, hastalıklı düşüncelere ve davranmalara neden olacak. Beklentim nerede, hangi şartlar altında olursa olsun yaratıcı yanlarını böylesi günlerde gün yüzüne çıkartmaları, çevrelerine ışık yaymalı, umut, yaşama sevinci ve direnme gücü yaymalıdırlar. Gerisinin ben kendiliğinden geleceğine inanıyorum. Haa bu arada şimdiden virüsün kendilerine bulaştığını, hatta Abbas yolcu olacaklarını bilmeleri ve bunu kabullenmeleri en doğru ve gerçekçi yaklaşım olacaktır. Ama özel davetiye de çıkartmalarına gerek yok. Yani tedbiri, hijyenik kuralları, salgınla mücadeleyi en son nefeslerine kadar elden bırakmamalıdırlar. Tabii daha çok ve güzel üretmeyi de.

aksam

Her iki fotoğrafta da günün bu saatleri alışılmışın dışında insansız. Bu arada bana esnafı düşünmeyip Altona’daki cafecilere haksızlık yaptığımı söyleyenlere son haberim. biraz önce Hamburg’un semtlerinde virüs oranları yayınlandı. bilin bakalım şehirde ilk sırada hangi semt geliyor: Altona.

Aksatmadan devam edeyim, bu havalarda dışarıda okuru, geniş kitleleri bilgilendirmek için cephede olan bir başka meslek gurubu gazeteciler. Dahası muhabirler. Masa başı gazeteciler evlerinde de çalışabilirler. Ya da yazabilecekleri, internet ağı olan hemen her yerde. Ama bizzat habere giden, görüntü almak zorunda kalan habercileri unutmamalı insanlık. Bu koşullar altında dışarıda hayat nasıl devam ediyor, insanlar yeni değişimlerden nasıl etkileniyorlar, tepeden alınan zorunlu kararlara nasıl tepkiler veriyorlar, bunlara nasıl uyuyorlar veya uymuyorlar hepsinin anlaşılmasını bu gazetecilere borçlu olduğumuzu unutmayalım. Böylesi günlerde tetikçiliği elden bırakmayanları da sinkaf ede ede artık yorulduk, en olumlusu beddua edip virüsle bir an önce buluşmaları temennisinde bulunmak insanlığın yararına olacaktır.

Her gün yazılacak onca şeyi nereden buluyorsun diye sormuşlar, ben virüsü çoktan kabullenip içselleştirdim. Deneyin hayatı bambaşka yakalayacaksınız. Bu ritim ne kadar böyle sürer bana değil salgına bağlı. O izin verdiği sürece sürmesi için şahsen elimden geleni yapacağım. Ama defa olup gitmesi için günde yirmi dört saat duayı ben de ediyorum. Ne kadar işe yarar ortada. Tavsiye isteyenlere diyecek tek söz resmî kurumların bugünlerdeki önerilerine kulak verin ve harfi harfine uygulayın. Evde kalmak hayat kurtarır. Ellerinizi bol bol yıkayın. Bağışıklık sisteminizi güçlendirin veya güçlü kalması için özen gösterin. Kendinizi sanata, edebiyata, okumaya, sinemaya verin. Bunların hemen hepsi tek başına, en güzeli ailecek gerçekleştirilebilecek uğraşılar.

Her gün kara ölüm ve bulaşma haberlerini okumak içinizi karartır. Birkaç günde bir bakın. Kişisel tedbirlerinizi alın. Yine de hepsine, her şeye rağmen yakalanabileceğiniz ve bu hayatı terke edebileceğiniz ihtimalinin çok güçlü olduğunu bir an bile unutmaksızın hayata yeni bir bakışla, çok daha farklı bir açıdan yaklaşarak dört elle sarılmalısınız. Hayatınız boyunca peşinde koştuklarınızın bu günlerde ne kadar anlamı ve ağırlığı olduğunu en iyi yine siz kendiniz bilirsiniz.

Biraz Cuma hutbesi ya da Noel konuşması gibi oldu ama benim cephede olup bitenler bütün samimiyetimle yazılarıma böyle kendiliğinden dökülenler. Evde kalın, mümkün olduğunca. Sağlıklı Kalın

temiz, umutlu ve sanatla kalın diyerek bugünü de böyle devirelim.

24.03.2020

Kaynak: Almanyalilar.com