Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (20)

 Yani öleceğini bile bile o aletin bir başkasının hayatını kurtarmasına vesile olmuş

Bugün hemen her ciddi haber ajansının abonelerine geçtiği, yayın organının yer verdiği bir olay benim de dikkatimi çekti. Belçika’nın Leuven şehri yakınlarındaki Binkom kasabasında yaşayan 90 yaşındaki Suzanne Hoylaerts, 20 Mart’ta virüsün yol açtığı hastalık belirtilerini göstermesi üzerine hastaneye kaldırılmış ve hemen ertesi gün sonra da oracıkta hayatını kaybetmiş. Ölüm haberini ilginç kılan kendisine daha rahat nefes alıp vermesine yardımcı olsun diye takılmak istenilen solunum cihazını kibarca reddedip kendisinin güzel bir hayat yaşadığını, solunum aletinin ihtiyacı olan gençlere takılmasını istemiş. Yani öleceğini bile bile o aletin bir başkasının hayatını kurtarmasına vesile olmuş. Kızı Judith tarafından hastaneye getirilip yatırılan kadına evladı veda dahi edememiş ve cenaze merasimine bulaşma riskinden dolayı katılması engellenmiş. Elbette asil ve yüce bir hareket. Her gün okuyup karşılaşılan bir insani davranış değil bu. Takdir edilmeli.

Haber ve Suzanne’nin soylu davranışı gün boyu aklımdan çıkmadı. Kendi kendime kim bilir böylesine benzer kahramanca davranışlarda bulunan nice insan vardır diye söylendim. Her gün bizi işimize götüren otobüs şoförleri de kahraman değil mi? Sokaklarımızı temizleyen temizlik işçileri az mı kahraman? Kamu düzenini sağlamakla mükellef (ama nedense bizim Altona’ya hiç uğramayan) polisler, itfaiyeciler, postacılar, cankurtaran şoförleri çok mu sıradan bir iş yapıyorlar? Her doktor, hemşire, hasta bakıcı her an hastalığı kendisine bulaştırma tehlikesi ile karşı karşıya iken görevlerini kesintisiz yerine getirirlerken kahraman sayılmıyorlar mı? Sadece Almanya çapında bakıma muhtaç 800 000 yaşlı ve hastaya bakanlar, bunların günlük ihtiyaçlarını gideren insanlar kahraman değiller de ne?

Bu ağır, bunaltıcı ve karanlık günlerde bu kahramanları unutmayanlar da var. Örneğin Wolfsbürger Allgemeine Gazetesi. İnternet sayfalarında bu gazete okurlarının yardımıyla sürekli günlük hayatımızda, çevremizde, yanı başımızda karşılaştığımız ama neredeyse varlıklarını unuttuğumuz bu insanlara yer veriyor. Yerel bir yayın organı oldukları için yörelerindeki kahramanları yayınlayıp haber yapıyorlar. Gazetenin kahramanları anlatıp tanıtan anlamlı sayfalarına https://www.waz-online.de/Thema/Specials/Wolfsburgs-Corona-Helden adresinden ulaşabilirsiniz.

Kısaca demem o ki böylesi günlerde hayatımızın normal işlerliğini gerçekleştiren, buna katkı sunan her insan ayrı bir kahraman. Saygı gösterilmesi gereken, alkışlanması gereken insanlar. Mesleki zorunlulukları dahi olsa bu böyle. Hepsine değer verin, işlerini kolaylaştırın, benzer örnek davranışlarda bulunmaya çalışın. Çevreniz sizden domuzun biriydi, şükür kurtulduk diye bahsetmesin. Aksine son anınızda bile yukarıdaki asil kadının yaptığı gibi iyi ve güzel jestlerinizden bahsetsin. Hepimizin bu dünyada misafir olduğunu, gelip geçici olduğumuzu, yaptıklarımızın ve yapacaklarımızın geride kalacağını, o da kısa bir süreliğine, unutmayın ve buna uygun yaşayın derim.

Bugün üzücü haberlerden birini yine sabah aldım. Hamburglu bir göçmen Fethiye’de hastalığa yenik düşüp hayatını kaybetmiş. Konuyla ilgili haberimizi okumuşsunuzdur. Benzer vakaların ilerleyen günlerde bizi salgına daha da yakınlaştırıp korkutacağı ortada. Özellikle Altona’da alışveriş marketlerinin bulunduğu sokaklarda hâlâ bir araya toplanıp içki içen, aralarında parti yapıp sağdan soldan geçenlere sataşanlar var. Große Bergstraße’ye ne polis, ne de diğer görevlilerin hafta sonları uğramadığını epeydir biliyorum ama akşamları da durumun aynı olduğundan habersizdim. Sonra da bu kurumların kendi kendilerini övmelerine denk gelince insanın kusası geliyor. Gelin, gidin görün kontak yasağı buralarda gün boyu deliniyor. Cezalar arttırılacakmış. Herhalde semtteki ölü sayısı yüzleri bulunca.

Bugün okuduklarım Almanya’nın, özellikle enstitünün vaka sayılarını bilerek az gösterdiğini kafama taktı. Zira istatistiklerdeki değişkenlikleri açıklama biçimleri kimseyi ikna edici nitelikte değil. Fransa’dan, İtalya’dan hasta geliyor. Çok güzel, doğrusu da bu. Ama sen kendi ülkendeki vatandaşlarını bilgilendirip aydınlatmaktan acizken böylesi yardımlar bana medyatik şov gibi geliyor. Resmi kanallardan gelen açıklamalara da son günlerde daha bir dikkatlice bakılmasında fayda var.

Memleketten gelen haberlere de kafa yordum. Hem de epey. Resmin bütününü görebilmek için ülkeyi anlamış olmanız zaruri ihtiyaç. Türkiye kimlerden oluşuyor, yani ülkenin genel camiası kimlerden müteşekkil. Kemalistler (Alevilerin önemli bir kısmı), İslamcılar, Solcular (Alevilerin az bir kesimi) ve Kürtler. Hepsi birbirine düşman, hepsi iktidar savaşında, birbirlerine karşı sürekli bir mücadele içerisinde oldukları gibi kendi aralarında da kesintisiz kavga halindeler. Corona günlerinin ülkeye sıçramasından beri gelen haberler de kaynağına göre farklılıklar gösteriyor. İktidar yanlıları olayı abartmamaya çalışırken muhaliflerin hemen hepsi aynı koroda birleşiyor ve haklı olarak tehlikenin boyutlarına dikkat çekiyorlar. Devletin yetersizliği, iktidarın basiretsizliği sürekli gündemde. Böylesine ölümcül bir vaka bile bu birbirleriyle çetin ve kesin sınıfsal ve ulusal çelişkilerle kaplı kesimleri bir araya getirmeye yetmiyor. Demek ki kıyamet günü dahi gelse, Türkiye’ye demokrasi gelmez. İktidar savaşları, taht oyunları o topraklarda hiç bitmez. Bunun Orta Doğu’nun genelinde aynı olduğunu söyleyebiliriz.

Almanya bu anlamda elbette olumlu bir örnek. Yukarıdakiler söylüyor halk uyuyor, yönetime inanıyor, güveniyor ve söylediklerini ezici çoğunluk yapıyor. Bu virüse karşı mücadelede etkili olmaya ve somut başarılara o biçim yansıyor. Kimselerin moralini bozmak istemem ama daha çok hasta ve yeni ölümlerin her an kapımızda, yanı başımızda olduğunu bilelim. O yüzden buna uygun davranmayalım bir tek, yeni dönemi bir an önce içselleştirmeye başlayarak yaşamaya devam edelim.

02.04.2020

Kaynak: Almanyalilar.com