Skip to content

Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (26)

Kaynak gösterdikleri sürece herkes yazılarımızı kullanabilir. Bunun için insanları mahkemeye veren yazarlara, edebiyatçı veya köşe yazarlarına ben hep şaşırmışımdır

Bugün iki konuyu ele alıp sizleri Covid-19 adlı virüsün bunaltıcı gündeminden bir anlık da olsa uzaklaştırmaya çalışacağım. Ele alacağım her iki konu da okurdan sitem. Yanıt vermek zorunluluk. Biri başka bir internet sitesinde yazılarıma, dahası günlüğüme denk gelmiş. Ne demeli bilmiyorum. Bu sitenin yani Almanyalılar (https://almanyalilar.com/)’ın kurucusu, sorumlusu ve sahibi olarak sadece ve sadece burada yazıyorum demem bilmem yeter mi? İnternet sanıldığı kadar da boş, herkesin at koşturduğu sahipsiz bir arena değil. Kaynak gösterdikleri sürece herkes yazılarımızı kullanabilir. Bunun için insanları mahkemeye veren yazarlara, edebiyatçı veya köşe yazarlarına ben hep şaşırmışımdır. O arkadaşlar emeğe saygı gösterip kaynak göstermiyorlarsa eğer bence bu onların ayıbıdır. Vicdanları ve adaplarıyla başbaşa bırakmak gerekir. Kısaca demem o ki sadece bu günlükleri değil benzer her türden yazılarımı sadece burada yazıyorum.

Bir diÄŸeri de yazı ile olan iliÅŸkimi irdeleyen bir ÅŸeyler yazmamı rica etmiÅŸ. Kibir veya narsizm olarak anlaşılmaması dileÄŸiyle sizlere biraz kendimden bahsetmem galiba zorunlu olacak. Unutlmamalı ki ben bir gazeteciyim. Bu mesleÄŸi tanıdıktan sonra profesyonel anlamda yazmaya, dahası edebiyata yöneldiÄŸimi sanalar var. Ama hepsinden önce de yazıyla arası yaÄŸlı baÄŸlı olan biri idim. Aslında yazı demek de yanlış okumayla demeliyim. Zira okumaksızın yazamazsınız, yani her yazan, iyi yazan aynı zamanda iyi bir okurdur. Bugüne kadar Almanca ve Türkçe 14 kitabım yayınlandı. Hamburg’un hemen her kütüphanesinde birkaç yapıtıma denk gelebilirsiniz, internetten ısmarlayabilirsiniz. Son dönemde Amazon’da yayınlanan yapıtlarımla para kazanmaya baÅŸladım dersem inanmalısınız. Özellikle Hz. Ali’nin Almanca biyografisini ve Unterwegs romanımı okuyanlar var. ÅŸimde deÄŸil sıradan okur Türkiyeli sıradan bir yazara Kindle desen acep ne ki der. Aradaki uçurum bu kadar farklı. Ä°ki dünyayı hem edebiyat hem de gazetecilik açısından bilip tanımam benim ÅŸansım ve zenginliÄŸim diye deÄŸerlendiriyorum.

Gelelim yazmak konusuna. İyi bir edebiyatçı ortalama çok usta işi bir çalışmayı, yani herkesin beğenisine hitap edebilecek biçimde yarım sayfa, taş çatlasa bir sayfada yazabilir. Zira bunun yazıya bir ruh vermekle, sade, kısa, kolay anlaşılır güzel cümlelerle hayatın binbir rengini, tadını, sesini, her boyutunu verebilmesiyle zorunlu bir bağı ve ilişkisi vardır. Ki bunun için belki koca bir güne ihtiyaç duyulur. Bizimkisi aceleyle yazılmış, edebi metinlerden çok biraz önbilgi ve yüzeysel araştırmaya dayanan daha çok gazete makalesi olarak anlaşılmalıdır. Bir yandan gündemimin yoğunluğu, diğer yandan en sevdiğim türden bir metni yazamamanın sancısı ama diğer yandan da okurlarımızı böylesi günlerde bilgilendirip aydınlatma ihtiyacı ancak bu kadarına elveriyor.

Edebi bir deneme yazısını hergün yazabilmek bambaşka koşullar gerektirir. Yani bu anlamda benim nitelikli okurdan anlayış beklemem o kadar da ters gelmemeli. Buna hızımın hesaba katılarak ve hergün sizleri sıkmadan konuya farklı bir yönden bakmaya çalışmam da görmezden gelinmemeli. Her yazar gibi benim de rüyam bir gün sabahtan akşama kadar sadece kendimi satırlarıma vereyim, düş ve edebi dünyamdan derin, çok daha nitelikli ifadeler döşeneyim. Ama bu şartlar altında elimden gelen maalesef bu. Seven var, beğenmeyen var, burnunun ucuyla kokan fena bir şeye bakıyormuş gibi suratını buruşturan var.

Bilenler bilirler yayınlanmamış bin öyküm var ise üç binden fazla a’dan z’ye bambaşka konularda kısa deneme yazılarım vardır. Bunları hergün bu sayfalarda yayınlamaya başlasam sizleri üç beş yıl oyalar. Bu dönemde göçmen gazeteciliğinin ayaklar altında olmasına daha fazla gönlüm elvermedi ve yeni bir enerji ile kolları sıvadım. İnsan beğenmediği hataları kendisi düzeltmeli derler. Çıkış noktam bu oldu. Ee gündeme küresel bir salgın girince de bu konuda yazmamdan daha doğal ne olabilir.

Elbette yazma konusunda mümkün olduğunca kaliteye ve mükemmele önem veriyorum. Ama bu sayfaları nice insan okuyor. Herkesin beğenisini yakalayabilmek zor ve emek isteyen bir şey. Diğer gazeteci dostların emeklerini görmezden geliyor gibi görünmek istemem. Benim beğeni anlayışıma hitap etmedikleri için arenaya soyundum demem yanlış olmayacak. Gazeteci yanımın yanı sıra iyi bir okur ve orta standartlarda bir anlatıcı olmam muhakkak bana yazma konusunda yardımcı oluyordur. Bunların yanı sıra tanıyanlar bilir, geçimsiz, çok eleştiren, aşırı mükemmeliyetçi, zor dostluk kurulan biriyim. Ama gerçek dostlarım bunun ebedi olduğunu bilirler. Yazıya soyunan birinden iyi yazı beklemekten daha doğal hiçbir şey olamaz. Ama koşulların bu kadarına elverdiğini de görmek gerek.

Yazan birinin günlük hayatında farklı boyutlara seyahat etmesi normaldir. Sıradan gazete okuru günü yaşar, içinde bulunduğu anı, boyutu yaşar. Ama kafayı yazmak ile bir hayat felsefesi, yaşama biçimi haline getirmiş insanların çok farklı boyutlara düşsel seyahat edebildiklerini unutmamalı. Sizler buna hayal aleminde yaşayan fuzuli biri, diyorsunuz. Benim yazma kaynağım da buradan ve çok okumaktan beslenmemden kaynaklanıyor. Yani yazmayı, anlatmayı seven, sizlerin de okumayı ilgi, merak ve heyecanla benimsemenizden kaynaklanıyor. Yani sizler okumasanız, bu sayfaları bu kadar çok tıklamasanız herhalde bende bir yerlerde tıkanıp kalırdım.

Sevgi ve sıhhatle yarın kaldığımız yerden dört nala devam.

08.04.2020

Kaynak: Almanyalilar.com

Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (26)

Kaynak gösterdikleri sürece herkes yazılarımızı kullanabilir. Bunun için insanları mahkemeye veren yazarlara, edebiyatçı veya köşe yazarlarına ben hep ÅŸaşırmışımdır Bugün iki konuyu ele alıp sizleri Covid-19 adlı virüsün bunaltıcÄ...