Ali Kerem Tustaş, Hamburg’da yaşayan fiziksel engeli bulunan bir gencimiz.
Kendisiyle aynı semtte oturur ve zaman zaman otobüs durağında veya alışverişte karşılaşırız. Her karşılaşmamızda bana kibarca ve nezaketle selam verir, hal hatır sorar. Ben de ona aynı şekilde cevap veririm. Ali Kerem, müziğe büyük bir ilgi duyar. Sevdiği tarz müzik ve sanatçıların konserleriyle ilgili bana sosyal medyadan sorular sorar. Çevresindeki olaylarla yakından ilgilenir ve konulara dair kişisel yorumlarını benimle paylaşır.
YORUM: Ali Akdemir
KİTAP OKUMA GÜNÜNDE KARŞILAŞMA!
Kendisiyle en son bir kış akşamı Hamburg’un Eidelstedt semtindeki Cafe Steeedt’de düzenlenen “Rukiye Çankıran ve Aşır Özek’in Sazlı-Sözlü Kitap Akşamı: Helga ve Latife ile Çay Keyfi” etkinliğinde karşılaştık. Ali Kerem, büyük bir dikkatle yazar Rukiye Çankıran’ın kitap okuma anlarını ve Aşır Özek’in müzik dinletisini dinledi. Okunan kitabın her kelimesi engel tanımayan düşüncelerinin adeta besin kaynağıydı. Düşüncelerinde ve düşlerinde Ali Kerem’in engeli ya da engelleyini yoktu ki… Müziğin her tınısıyla ruhu çoşuyor ve yüreği çarpıyordu. Müzik engelsizdi, Ali’nin hisleri gibi coşkuluydu, sevecendi, kucaklayıcıydı aynı Ali gibiydi. Kitap sayfalarını dolduran kelimeler, cümleler Ali’nin düşlerini, düşüncelerini, duygularını tüm çıplaklığıyla kucaklıyordu. Ali’yi oluşturan her hücrenin merkezine kadar iniyor adeta müziğin titreşimleri, ritmi, tınıları engel tanımıyordu. Usulca, incitmeden dokunuyordu duyarlı yüreğine ve Ali sanatla bütünleşiyor kendisi oluyordu, bütün insanlar gibi…
Ruhunu sınarlandıran bedeninin koyduğu engelleri aşma yürekliliğiyle az önce iliklerine kadar işleyen kelimeleri çoğaltmak için, başka bir insanın dünyasında gezinebilmek için, toplumsal duyarlılığı ve kendisine ayna tutan sanatla yoğrulmak için, kitabın her cümlesiyle buluşmak için programın bitiminde Rukiye Çankıran’ın kitaplarından satın alarak kendisine imzalattı.
Ali Kerem‘in cesur yüreğine, sevgi dolu gözleriyle gözlerimin buluşması benimde sol yanımda ifadesi, anlatması zor bir heyacanı doğurdu. İçimde derin bir yerlerde demlenen duygularımın harekete geçmesine neden oldu. Ne yazık ki içinde yaşadığımız toplum ve bizlerin yaşaması için oluşturulan koşullarda bazen Ali’yi, Ayşe’yi, Mehmet’i, Meryem’i, Hans’ı, Maria’yı, Joseph’i, Stephani’yi ve daha birçoğunu nasıl da unutarak yaşıyorduk; diye aklımdan geçti.
ALİ KEREM‘İ KOCAMAN YÜREĞİNDEN ÖPÜYORUM
Bunları düşünürken, Ali Kerem Tustaş’ın, büyük bir dikkat ve konsantrasyonla programı izlemesi, okuma bitiminde yazara giderek sorular sorması ve imzalı kitap satın alması da film şeridi gibi dalgın gözlerimin önünden akıyordu. Aslında engelli etiketi yapıştırılan ya da yapıştırdığımız; gözbebeklerine bakarak büyüttüğümüz, öpmeye kıyamadan kokladığımız çocuklarımızdan yalnızca biriydi Ali… Ali Kerem‘in engelsiz ruhunun, sınır tanımayışı şimdi siz değerli okuyucalara kadar ulaştı…
İçinde yaşadığımız zaman diliminde, Türkiye’de ve dünyada kitaba ve bütün sanat dallarına ilginin giderek azaldığı ya da azaltıldığı bir dönemde Ali Kerem’in bu davranışı, unutturulmaya çalışılan insan ile karşılaşmaktı, belki de beni etkileyen. Hesapsızca sevmek, merak etmek, değer vermek, tüm masumiyetiyle kucaklaşmak duygu ve düşüncelerinin toplamını Ali’de, Ali’nin davranışlarında bulmuştum. Biliyordum, ama yeniden düşünüp yorumlamam gerekiyordu demek ki; önemli olan fiziksel engelli olmak değildi. Önemli olan düşüncelerinde ve yüreğinde engel olmamasıydı…
Ali Kerem’i kocaman yüreğinden öpüyor ve yürekten kutlayarak destekliyorum. Ali’nin hepimize, tüm insanlığa örnek olmasını da diliyorum. Yeni bir yıla adım atmaya hazırlanırken, düşüncelerimizde, yüreklerimizde ve ruhlarımızda oluşturduğumuz ya da oluşturulan tüm engelleri bir bir kaldırdığımız özgür bir dünya düşlüyorum. Elbette Ali’ye ailesiyle birlikte sağlıklı, mutlu ve huzurlu nice yıllar diliyorum.
Sınırsız, engelsiz yarınlara elele yürümek dileklerimle, mutlu yıllar Hamburg ve koca Dünya…..