8 Mart Kutlu Olsun!

8 Mart’ın Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak tüm dünyada kutlanabilmesi için nice kadın can verdi

Yıllar önce de benzer ifadelerle düşüncelerimi sizlerle paylaşmıştım. Her yıl bu günün ayrı bir yerinin ve anlamının olmasının haklı gerekçeleri var. İlerleyen satırlarda bunu açacağım. Hakkımızı vermelerini beklemeyelim. Alalım ! Demiştim zamanın birinde. Hayat beklentiler değildir, arayışlardır. Her şeyi bilen insandan daha zararlı kim olabilir? Sonra kendimizi bir ada, ülke, kıta ya da mücevher yerine koyarak keşfedilmeyi beklemeyelim. Kimse bulunmaz Hint kumaşı değildir. İstediğimiz neyse, onu biz arayalım. Zira hayat sanıldığından da kısa. Bilgiyi, sevgiyi, doğayı, malı, işi ve insanı, ne olursa olsun, aradığımızı bulsak da orada kalmayalım. Onu daha geliştirelim, ona kendi kişiliğimizi katalım, onu kendimizle daha zenginleştirelim, daha da güzelleştirelim, bir üst boyuta getirelim. Unutmayalım ki, doğanın en büyük gizli gücü insanın, yani onun varlığını devam ettiren kadının kendi gücüdür. Bu vesileyler bütün kadınların 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyor, eşitlik, özgürlük ve mutluluk dolu bir yaşam sürmelerini hemen yazımın başında diliyorum. 8 Mart’ın Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak tüm dünyada kutlanabilmesi için nice kadın can verdi. Çok büyük ve hatta kanlı mücadeleler verilerek bu günlere gelindiğini bir an bile unutmamalısınız. Her yıl yaşananlara bu yıl da 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle günler öncesinden sosyal medyada şahit olmaya başladık bile. Yine ağzı olan konuşuyor bu konu hakkında, bu günün anlamı ve önemi hakkında zerre kadar fikri olmayanlar şimdiden gevezelik etmeye başladılar bile. Torba değil ki dikelim. Nedir bu günün içi, içeriği, neden bir bayram gibi kutlanılıyor, nice kadın hangi mücadeleleri verdiler böylesi bir günün kalıcılaşması için buna değinen yok gibi. İnsanın nerede o eski etkinlikler diyesi geliyor, zira belki ufak çaplı az veya çok siyasi içerikli de olsa o anma günlerinde, toplantılarda insanlara bilinç, bilgi, insanın ufkunu açan görüşler, fikirler anlatılıyor, aktarılıyordu. Bugünlerde verilenlerin genel tanımı vur patlasın, ye iç oynasın derecesinde maalesef yüzeysel eğlenceler seviyesinde. Bu yıl da aslında değişen bir şey yok. Kadın erkek eşitsizliği hayatın bir çok alanında diri ve halen yürürlükte. O yüzden verilen mücadeleleri aksatmaksızın göreve devam, ki bizden sonraki nesiller devr alacakları bu hak ve özgürlükler konusundaki talepleri aksatmaksızın devam ettirebilsinler. İnsanlığın gelişim seyri hep hak edilenin alınması üzerine şekillenmiş ve bu hakları kimse kimseye hediye etmemiş. Bu anlamda kadın sorunu çevre, enerji, uzman eleman, siyasetteki tıkanmalar, medyanın aşılamayan krizleri, sporda şike, internetin ve insanlığın geleceği gibi sorunlardan ayrı ele alınamaz. Daha çok kazanmaya, kâr etmeye devam ama insan doymaz ki, nereye kadar? Sosyal bir varlık olduğumuzu, herkesin hayatının ayrı bir anlamı, değeri ve önemi olduğunu unutmaksızın, toplumdaki yerimizi, ödev ve sorumluluklarımızı bilerek adımlarımızı atalım. Gerisi kendiliğinden gelecektir. Siyasilerin nefret diliyle kadınların dili bence bir olmamalı. Kadın doğası gereği zaten sanatçı ruhludur, o yaratır, çevresine şöyle bir dokunur ve orası güzelleşir, değişir, daha bir yaşanılır hale gelir. Bence bu bilinçle hareket edildiğinde sorunun yarısını çözmüş olacağız. Çocukları biz yetiştiriyoruz, eşlerimizi biz idare ediyor, yuvayı madem biz yapıyoruz, topluma da şekil verebiliriz. En zor kısmı genel bir zihniyet değişikliğine bulaşmak, gerisinin ben kendiliğinden geleceğine eminim. Ezmeyelim, ezmelerine izin vermeyelim, nefretin değil sevginin dilini benimseyelim. Çevremizde olup bitenlere karşı duyarlı olalım, çocuğa, doğaya, hayvanlara en başta da birbirimize iyi davranalım, koruyup kollayalım derim. Bu anlamda toplumun her katmanında ve kesiminde genel olarak kadına yönelik ayrımcılık, baskı ve şiddetin son bulması dileklerimle tüm kadınların 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlarım.

Yazar ve Şair Esma Arslan