AB İLE GERİ KABUL ANTLAŞMASI, VİZESİZ AVRUPA, UNUTULAN HAKLARIMIZ

Geri Kabul Antlaşması ile Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri rayından çıkartılarak serbest ticaret antlaşmasına dönüştürülmesi yoluna girildi.

Antlaşmanın imzalanması tarihinden sonrada yerilen sözler unutuldu ve yapılan vaatler genelde yerine getirilmedi. Aldatıldığını gören Türkiye bilgisizliğin verdiği çaresizlikler içinde kıvranmakta ve girdiği bu girdaptan çıkmak için en yüksek makam sahipleri zaman zaman yüksek perdeden konuşmalar yapmaktadırlar.

Diploması ‚ince ve uzun bir yol olduğundan‘ bu gibi söylemler karşı taraftan dikkatlice izlenilmekte, en alaycı bir dille tercüme edilmekte ve Türkiye’ye karşı propaganda olaraktan kullanılmaktan da geri kalınmamaktadır. Bu durum sadece ilişkilerimizin kötüleşmesini neden olmakla kalmamakta, aynı zamanda Yurtdışında yaşayan Türklerin mevcut haklarını kullanmalarını da engellemektedir. Nitekim Geri Kabul Antlaşması (GKA) yürürlüğe girdikten sonra Avrupa Türkleri ‚kitlesel‘ bir şekilde, Avrupa Hukuku normları çiğnenerek sınırdışı edilmektedirler. GKA sadece Türkiye üzerinden AB üye ülkelerine giden ‚düzensiz göçü‘ kapsamamakta, aynı zamanda orada yaşayan insanlarımızında sınırdışı edilmelerini kolaylaştırmakta ve meşru haklarını kullanmalarını önlemektedir. Daha da önemlisi, milyonlarca insanımıza hizmet sunmaları durumunda hukuken sağlanan ‚Vizesiz seyahat Hakkı‘ inkar edilmektedir. Bu hakları savunması gereken sivil toplum kuruluşlarından Barolar ve Ticaret odaları gibi güçlü yapılar, devletimize baskı yaparak mensuplarının bir kısmına dönük ‚yeşil pasaport‘ alma yoluyla günlerini ve makamlarını kutarmaya çalışmaktadırlar. Bu gibi tali çözüm önerileri ülkemiz insanlarını kategorileştirerek toplumumuzu ‚kast sistemi‘ içinde bölüm parçalamak istemektedir. Unutmamak gerekirki, bu gibi pasaport sahipleri pasaport ücretide ödememektedirler.

Bu çalışma bu tehlikelere dikkat çekmek ve ‚öğrenilmiş çağresizlik stratejisi‘ yerine ‚bilimin ve hukukun doğrultusunda‘ nasıl çözüm yolları bulunacağını göstermek için yazılmıştır. Bilimsel bir söylem yerine, daha anlaşılır bir dil kullanılmaya özen gösterilmiştir. Her türlü yapıcı eleştiri için şimdiden teşekkürler.

Harun GÜMRÜKÇÜ