Corona Virüsü Hakkında

Sevgili Okurlarım,

uzun bir aradan sonra karşınıza böylesi bir bilgilendirme yazısıyla çıkmayı uygun gördüm. Milletin ağzı torba değil gibi dikesin. Ağzı olan konuşuyor, her kafadan bir ses, bileni de konuşuyor, bilmeyeni de. Bu konuda başlarken hemen söylemeliyim enformasyon çağında yaşıyoruz artık. Ellerinizdeki telefonlar aracılığıyla dünyanın bilgisine anında ulaşabilmeniz mümkün. Sosyal medya iyi hoş da bu konuda zararlı bilgileri yaydığını da kabul etmeliyiz. Bir sağlıkçı olarak en önemli tavsiyem unutulmamalıdır ki Almanya’da yaşıyoruz. Dünya çapında sayılı ve çok önemli sağlık kuruluşları olan bir yapının içerisindeyiz yani. Bu konuda hemen her semtteki sağlık dairelerinin bilgileri, ev doktorunuzun tavsiyeleri, resmi kurum ve kuruluşların özelliklede Robert Koch Enstitüsü’nün açıklamalarına kulak vermek, sosyal medyada artık kimin yazdığının doğru olup olmadığı bir ortamdan çok daha güvenilir. Çin’in Uygur Türklerine yaptığı zulüm ayyuka çıkmış, dünya çapında tepkiler gün geçtikçe artmaya başlamışken bu virüsün ortaya çıkması bana da ilginç geliyor. Dünyada dört bir yana dağılıp her geçen gün hastalanan insanların sayısı artarken orada yeni vakaların olmaması yine bir o kadar ilginç. Yeni tür bir biyolojik silah olabileceği, aşısının çoktan bulunduğu ve daha nice benzer teorilerin dolaştığı biliniyor. Bunların ne kadarı doğru ne kadarı komplo teorisi bilemeyiz. Ama durduk yerde de insanlar ortaya bir şey atmazlar diye düşünüyorum. Ben de uzun bir süre bekledim. Elimdeki bilgileri test ettim, kim ne diyor baktım. Bu konuda resmi kurumların tavsiyelerine göz attım. Çılgınca alışverişleri anlamakta zorlandım. En önemli konu olarak ise insanlara alttan alta gizlice bir panik havası verildiğini gözlemledim. Bence en önemli konu bu. Yani sağduyulu olmak, her türlü paniği kendisinden uzaklaştırmak. Özellikle hijyenik kurallara rivayet etmek. Ellerin sıkça yıkanması, öksürüp hapşırırken bir mendil veya kolun kullanılması, elleri kesinlikle ağıza veya gözlere götürmemek, ovmamak, kalabalık yerlerden uzak durmak gibi. Değinmek istediğim bir başka önemli konu insanların korku ve tedirginlik içerisinde delice alışverişe koşuşturmaları. Zaten dar gelirli veya yoksul insanların birkaç hafta sonra tüketilmediği halde bozulup çöpe atılacak gıda malzemelerine elindeki avucundakini yatırmaları. Akıl ve sağduyu bu konuda da elden bırakılmamalı derim. Önerim bu zor günlerde her türden paylaşımcı ve dayanışmacı zihniyeti elden bırakmamak, kimseleri yalnız bırakmamak, insanlara yalnız olmadıklarını, hep beraber bu illetin üstesinden gelebileceğimizi göstermektir. Böylesi günlerde her türlü bencilliği bir yana bırakarak yaşlı yalnızları, evlerinden dışarı çıkamayan insanları, bebekli anneleri, yardımlarımıza muhtaç insanları da lütfen düşünelim. İnsanın ölüme giderken bile her türlü bencilliğini bir üst noktaya çıkartması utanılacak bir durum. Bizim yardımlarımıza ve desteklerimize muhtaç insanları da lütfen unutmayalım. Nacizane tavsiyelerim kısaca bunlardır. Dedikodulara değil eldeki bilimsel verilere, resmi sağlık kurumlarının açıklamalarına önem vermek, birlikte paylaşımcı ve dayanışmacı anlayışı tazeleyip döne dolana tekrar etmek, insanlar arasında panik ve korkunun değil de ortak hareket etmenin, yalnız olunmadığının duygusunu yaymak, bu arada hijyenik kurallara elbette uymak, bilgi kirliliğinden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışmak, insanlara karamsarlığın, korkunun, paniğin değil de dayanışmanın, paylaşımcılığın önemine vurgu yapan çağrılarda bulunmak ve böyle davranmak en iyi olacağı kanısındayım. Yazar ve Şair Esma Arslan / 16.03.2020