HH- Sternschanze’de / Cafe Eins’ta Hamburg Taksim Dayanışması adlı oluşum tarafından saat 17.00’de düzenlenen, Araştırmacı-Yazar Ahmet Akif Mücek’in katıldığı bir panel gerçekleşti.
Yazar ve Çevirmen Mücek Dev-Genç yıllarında başladığı siyasi mücadelesine Devrimci Yol ile devam etmiş, 12 Eylül döneminde17 yıl cezaevinde kalmış, 10 yıldır da bu kavgasına İsveç’te sürgünde devam etmekte olup, devrimci demokrat çevrede biri diğerinden önemli ve kapsamlı yazdığı inceleme yapıtlarıyla tanınıyor. Eserlerinden başlıcaları şunlar: 12 Eylül Askeri Darbesinin Ekonomi Politiği, Asimetrik Savaş ve Provokasyon Süreci, Ortadoğu’nun Globalleşmesi, Türkiye’nin Tarihi ve Ekonomik Politik Yapısı, Türkiye’de Askeri Darbeler.
Moderatörlüğünü Atıf Bayazıt’ın yaptığı etkinlik, yazarın ve ele alınacak konuların kısa bir tanıtımından sonra başladı. Yazar Ahmet Akif Mücek 1980’lerde Reagan ve Teacher ile başlayıp Obama ve Trump ile süregelen neoliberal politikaları genel hatları ile ele aldı. Neoliberalizmin geçirdiği günümüze kadarki süreçler içerisinde maruz kaldığı krizler, yeniden yapılanmayı gerektiren aşırı üretimden, daraltılan pazarlardan, mal stoklamaktan, üretimin kesintiye uğramasından, askeri harcamalardan, kitlesel işten çıkartılamalara kadar varan neden ve sonuçları örnekler vererek çok yönlü ele aldı.
Moderatör Bayazıt’ın da yer yer sorduğu bu politikalara karşı ne gibi çözüm yolları olabileceği, alternatif örgütlenmeye dair izlenebilecek yollar ve Türkiye’deki yeniden yapılanmaya ilişkin sorular ile yönlendirdiği ekonomi-politik ağırlıklı bilgiler ışığındaki sohbette Yazar Mücek, Türkiye’deki neoliberal politikalar gereği devletin bir bütün olarak yukarıdan aşağıya yeniden yapılanmak zorunda kalmasını ele aldı. Başkanlık isteminin salt Erdoğan’ın egosu ile açıklanmayacağını, Brezilya’dan Filipinler’e dünyanın hemen her yerinde dayatılan bu politikalar neticesinde kaçınılmaz olduğunu belirtti. Türkiye’de neoliberalleşme sürecinin 1997 döneminde Kemal Derviş ile başladığını, 2002’den itibaren de AKP’nin bunun üzerine gelip konduğunu, devletin bir şirket gibi yönetilmeye başlandığını, her alanda ve sektörde izlenen mantığın herşeyin meta olarak görülüp alınıp satılabileceği biçime getirildiğine değindi. Sermayenin yeniden yapılandırılmasıyle birlikte işçi sınıfının da farklı süreçlerden geçmeye başladığına değinen yazar öğrencilerin ve kadınların da üretime olan zorunlu katkılarına değindi.
Kürt ve göçmen işçilerin çok ağır koşullar altında yaşam mücadelesi verdiklerine değinen yazar, en ufak bir hak arama örneğinin teröristlikle suçlandığını, bu insanların korkutularak sindirildiklerini ve sömürünün en üst düzeyde seyir ettiğini belirtti. Türkiye çapında uygulanan bu yeniden yapılanma politikaları sayesinde işçi sınıfını kendi içinde katmanlara bölerek, ayrıştırarak, birbirlerine karşı kışkırtacak, dini ve milliyetçiliği ustaca kullanarak ezilen işçilerin birleşmelerini ve dayanışmalarını, birlikte mücadele vermelerini engelleyecek yöntemlerin büyük bir başarıyla uygulandığını anlattı.
Çok kapsamlı ve yönlü ele alınan neoliberal politik uygulama örnekleri ile yazar, yer yer yazar ürküten bir tablo çizse de bu politikaların önüne ancak ve ancak dayanışma ve direnişle geçilebileceğinin altını çizdi. Türkiye özgülünde de bu konuda Soma, SEKA, Tekel, Kaz Dağı vb. örneklerin görülmesi gerektiğini vurguladı. Kısa bir aradan sonra yoğun bir katılımın olduğu etkinlik soru cevap ve tartışma bölümü ile sona erdi.
Süleyman Deveci / 02.11.2019