Kaç gündür Hamburg’da sosyal medya kullanıcılarını oyalayan bir polemikle ilgili görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum
Zira geçmişte birkaç yıl boyunca Hamburg Galatasaray Kadın Kolları Başkanlığı yapmış biri olarak şahit olduğum polemikten oldukça rahatsız hatta üzüntü duydum ve böylesi bir yazıyı kaleme almayı gerekli gördüm. Bilindiği üzere Hamburg’da Galatasaray derneğinin ve taraftarlarının uzun bir süre emek ve çaba vererek, gerek kadın kolları olarak, gerek diğer sivil toplum örgütleriyle ve dernekleriyle ortaklaşa gerçekleştirdikleri etkinlikler olsun saygın, başarılı ve adına yaraşır bir geçmişi var. Takımlar, dernekler arasındaki düşmanlıklar da, dostluklar da sporseverler kadar gençlerimizi, çocuklarımızı da etkiler. Çocuklarımız ve gençlerimiz geleceğimizdir diyoruz ama onları kendi yanlış davranışlarımızla nasıl etkileyip nasıl zehirleyebileceğimizden habersizmiş gibi davranıyoruz.
Derneklerde görevler almak, yönetim kurullarına üye olmak ciddiyet, sorumluluk ve herkesi kucaklayan dışlamayan faaliyetlerle uğraşmak demektir. Bu anlamda sorumluluk sahibi üyeler hele ki yöneticiler ayrı bir titizlikle saygınlıklarını korumalı, eğitici, yapıcı ve pozitif anlayışlarla donanmış olmalıdırlar. Sporseverler arasında, herkesin birbirini yakından bildiği, tanıdığı camia arasında kin ve düşmanlık yaratacak saldırgan, hakaretvari hitap, suçlama ve yakıştırmalardan uzak durmalıdır. Kırıcı değil kucaklayıcı, hasta edici değil iyileştirici anlayışlara sahip olmalıdırlar. Ayrıca örnek olma gibi bir konumda olduklarını unutmamalıdırlar. Kişiler kendi bireysel sorunlarını ve güttükleri düşmanlıkları takımları ve taraftarları birbirlerine karşı kışkırtacak bir tarzda değil, kendi kişisel çözüm yollarıyla halledebilmelidirler.
Medyaya saldırmak, spor klüplerine saldırmak, takım ve taraftar düşmanlığı yapmak bir Galatasaraylıya yakışmıyor. İmaj zedeliyor. Galatasaray olarak biz şampiyon da olsak HHGS Derneği yönetimindeki birinin yaptığı yanlış tüm yapılmış iyi şeyleri yok eder, kafalardaki olumlu imajı altüst eder. Centilmenlik, kibarlık, karşışıklı saygı ve hoşgörü olmazsa olmaz yazılmamış bir kural olmalıdır. Bir yerde yanlış gördünüz neden oraya direk müdahale etmiyor da herkesi aynı kefeye koyup genelleştiriyorsun? Yalan veya yanlış haberi görüyorsan teşhir et, doğrusunu göster. Neden hepsine birden saldırma ihtiyacı duyuluyor? Onca yılın emekleri ve saygınlığı anında yok edilmek isteniyor? Gerek sosyal medya ortamında, gerek internet ortamında ilgi duyulan her haberin detayı, tasdik edilmesi ya da yalanlanması artık mümkün. Bu anlamda okurun kalitesinin de gelişip daha nitelikli bir biçim alabildiğini görmek gerekir. Küfür ve hakaret bence işin kolaycılığı ama zararlı ve zehirleyici.
Yanlı veya yandaş medyanın hepsi aynı başlığı atmış olabilir. Medya, gazeteci, sıradan muhabir kendi haberinin başlığını kendisi atma özgürlüğüne sahiptir ve bu o kişiyi bağlar. Bizler okuruz, beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez. Saldırmak, aşığılamak, herkesi aynı kefeye koymaya çalışmak da ne? Türkiye’de herkesin başka özgürlükleri veya tercihleri olabilir. Ama biz burada hepimiz birbirimizi tanıyoruz. Gençlerimize, çocuklarımıza, topluma örnek olmamız gerekiyor. Bu anlamda üslublarımızla, hitaplarımızla, birbirimize karşı gösterdiğimiz saygı, sevgi , dostluk veya düşmanlıkla, kin ve nefretle de örnek oluyoruz. Seçim ve tercih sizin. Birbirimize, medyaya, spor klüplerine saldırarak hiçbir sorunumuzu çözemeyiz. Aksine nerede bir hata görürsek, yanlış, açık o eksiği kapatmalı, yanlışı düzeltmeli, hatayı doğrultmalıyız. Ama bunu yaparken ne kalp kırmalı, ne de insanları yaralamalıyız. Aşağılayıp hakaret etmek de ne demek?
Şair ve Yazar Esma Arslan