Türkiye A Milli Futbol Takımı kafilesinin 2020 Avrupa Şampiyonası Elemeleri için İzlanda ile yapacağı karşılaşma öncesinde Keflavik Havalimanı’nda gördüğü gördüğü kötü muameleden sonra konuşan Prof. Dr. Harun Gümrükçü, “İrlanda Anayasası’nda “Bir Türk’ü öldürmenin suç olmadığı maddesi vardı” dedi
Hamburg/Mehmet Atak
Avrupa ile Amerika kıtaları arasında ve İngiltere’nin kuzey batısında küçük bir ada devleti olan 332 bin nüfuslu İzlanda, 3 maçta topladığı 9 puanla grubunda iddialı duruma gelen Türk milli takımını Keflavik Havalimanı’nda 2 saatlik pasaport ve bagaj kontrolü adı altında sert muameleyle karşıladı. Milli takım kafilesinin özel eşyalarının didik didik arandığı ve uzunca süre pasaport kontrolüne tabi tutulduğu haberi tüm medya haberlerine yansıdı.
İzlandalı yetkililerin bu kaba davranışına ilişkin olarak Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir sert bir açıklama yaparak olayı kınarken, Türkiye’nin Oslo Büyükelçiliği aracılığıyla İzlanda’ya durumu kınayan nota vereceği iddia edildi.
PROF. Dr. HARUN GÜMRÜKÇÜ’DEN ŞOK AÇIKLAMA
Milli takım kafilesinin Salı günü (Bugün) İzlanda ile yapacağı bu önemli maçın öncesinde sinirlerini bozan bu hadise üzerine üzüntüsünü dile getiren Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi araştırmacı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, olaya başka bir açıdan yaklaşarak, yakın zamana kadar İzlanda Anayasası’nda bulunan “Bir Türk’ü öldürmenin suç sayılmayacağı” maddesine dikkat çekti. 1944 yılında bağımsızlığına kavuşan İzlanda Anayasası’nda Türklerle ilgili şok bir maddenin yer aldığını belirten Prof. Gümrükçü, bu maddenin de mealen “Bir Türk’ü öldürmek suç sayılmaz” şeklinde olduğunu ve bu çirkin maddenin de yakın zamana kadar (1970 kaldırıldı) yürürlükte olduğunu ifade etti.
300 YILA VARAN DÜŞMANLIK
Prof. Dr. Harun Gümrükçü, İzlanda ile aramızda 300 yıla varan üstü kapalı bir düşmanlık bulunduğunu belirtirken, sebebini de şöyle açıkladı:
“Avrupa’da 300 yıl önce Korsanlık yasaklandı ama Hollanda kökenli ve sonradan Müslüman olan Murat Kaptan lakaplı bir korsan, Manş Denizi’ni de çok iyi tanıyor olması sebebiyle, İzlanda hudutları dahilindeki küçük bir adaya baskın yaparak, 15-45 yaşları arasındaki 270 civarında kız ve kadınları gemiye doldurup Cezayir’e götürdü. Kaçırılıp Cezayir’de satılan bu kişiler, tabii orada evlendirilip çoluk çocuğa karıştılar. İzlandalılar Papa’ya başvurarak kendisinden yardım istediler ama o da para talebinde bulundu. İki yıl süren müzakereler sonrasında bir çözüm bulundu. Daha sonra bu kadınların çoğunluğu çocuklarıyla birlikte İzlanda’ya dönüş yaptılar. İzlanda halkının yüzde 40 oranında esmer tenli olması da bu yüzdedir. İşte belirttiğim sebepten dolayı 1957 yılında İzlanda Anayasası’na Türkler’le ilgili bir maddenin konulması da bu yüzdedir. Bu aynı zamanda İzlanda kültürünün bir parçasıdır ve bu konu değişik romanlarında da işlenmiştir.
İki sene önceki İzlanda seyahatimde konuyu İzlandalılarla da konuştum. Konuya üzüldüklerini şu şekilde ifade ettiler :İzlandalı kadınları kaçıranlar, Türkler olmamakla beraber, baskında Osmanlı bandıralı gemiler kullanılmıştı. Ayrıca, bu olay kültürümüzün bir parçasıdır gibi ifadeler kullandılar. Olayın İrlanda’daki okullarda da anlatıldığını bana ilettiler. Uzun boylu, peri gibi güzel saçlı ve beyaz tenli İrlandalı kızlara bu soruyu yöneltince, bana “Siz Türk müsünüz?” diye sordular. Ben de evet diye cevaplayınca, biliyor musunuz Sizin dedenizin dedesinin dedesinin dedesi bizim anneannemizin annesinin annesinin annesini kaçırttı gibi bir karşılık duymuştum.
Bu melek yüzlü gençleri dinledim. Bazı açıklamalarda bulundum. Ama sanki bana inanmadılar ve öylece ayrıldık. Bu arada bu kadın kaçırma olayı romanlaşınca bu roman bu arada Almancaya da tercüme edildi. Avrupa Türklerini bu anlamda büyük görevler bekliyor ve daha aydınlatıcı bilgilere ulaşmamız gerektiğini düşünüyorum.