Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (13)

Enstitü 1935 yılında o zamanki adıyla İmparatorluk Sağlık Dairesi’ne bağlandı

Dün biraz Robert Koch Enstitüsü’ne değinmiştim. Akşam yatarken kafama takıldı, iyi de Almanya’da yaşıyoruz, bu köklü bir Alman kuruluşu, yüz yıldan fazla tarihi var. İki dünya savaşı atlattı. Nazi Almanya’sı döneminde bu kuruluş ne yaptı diye. Gecenin bir vakti kalktım araştırmaya başladım. Bugün biraz bu bilgileri yüzeysel de olsa sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarihçilerin derinlemesine incelemesi gereken bir olay. En çok hoşuma giden yanı enstitünün bizim inkârcılar gibi çıplak gerçeği saklamaları değil kendi sayfalarında kamuoyu ile az biraz da olsa paylaşabilme olgunlukları. Enstitünün sayfalarına girin Nazilerle nasıl iş birliği yaptıklarını yüzeysel de olsa bir bir anlatmışlar. Şaşırmamak elde değil. Ama zamanın ruhu da bunu gerektirmiyor mu?

NDR çıktı Atatürk Almanya’dan Alevi Kürtleri Dersim’de katletmek için kaç ton kimyasal gaz aldı diye belgeli haber yaptı. Yobaz cahil laiklerin kurumu bir taşlamadıkları kaldı. Ama tarih inkârı kabullenmiyor. Gelelim mevzuya geri, 1933-1945 yılları arasında o zamanki adıyla Prusya Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü bir kamu sağlık kurumu olarak Nazi politikalarının uygulayıcıları oldular. 1933 yılında enstitüde çalışan ne kadar Yahudi kökenli bilim insanı varsa kovuldular. En azından 12 uzman araştırmacının incelemeleri yarım bıraktırıldı. Bunların bir kısmı başka ülkelere gitmek zorunda kaldı, Almanya’da kalan bu bilim insanlarının bazıları saklandı, bir kısmı da aileleriyle birlikte toplama kamplarına yollandılar.

Enstitü 1935 yılında o zamanki adıyla İmparatorluk Sağlık Dairesi’ne bağlandı. 1945 yılında da kendisi bağımsız bir İmparatorluk Kurumu oldu. En kilit noktalara inanmış ve kararlı Nazilerin getirildiğini söylemem gereksiz. Bu tarihlerde yapılan hemen her türlü inceleme, araştırma ve desteğin Nazi Almanya’sının yayılmacı ve yok edici politikalarına hizmet ettiklerini kayıtlar bize söylüyor. Akıl hastanelerinde ve toplama kamplarında enstitüye bağlı görevlilerin sonuçları ölümle biten insanlar üzerinde deneyler yaptıkları da bugün gün ışığına çıkmış vaziyette. Bu insan deneylerinde yüzler kişi hayatlarını kaybetmişler. Savaş sonunda da böylesi deneyleri yapan veya katkı sunan enstitü görevlilerinden hemen hiçbiri ne yargılanmış ne de cezalandırılmışlar.

rki

Enstitünün kuruluşunun yüzüncü yılından itibaren çatlak ve eleştirel sesler çıkmaya başlamış. Geçmişle yüzleşin fısıltısı gür bir sese, ilerleyen yıllarda slogana dönüşmüş. Artık birkaç satırla geçiştirmeyin Nazilere sunduğunuz katkıyı, hepsini açıklayın denilmeye başlanmış. Geçmişi değiştiremeyiz ama onunla yüzleşmeliyiz diyen cesur ve insan yanı güçlü biliminsanları, daha fazla bu yükü vicdanlarında taşımak istemeyip seslerini yükseltmeye başlamışlar. Gerçeğin üstünün örtülmek yerine açıklanması, aydınlanmasını istemişler.

Sesler yükselip 2006-2008 yılları arasında bir projenin oluşmasına yol açmış. İki yıl süren bu projenin (Nasyonalsosyalizm de Robert Koch Enstitüsü) adından da anlaşılacağı gibi farklı alanlardan bilim insanları da olmak suretiyle o karanlık dönem incelenip masaya yatırılmış. Bu projeyi organize edip gerçekleştiren, her türlü kaynağı sunan da yine enstitünün kendisi olmuş. Araştırıp incelemek isteyenlere yığınla bilgi ve belgeyi enstitü yine kendi sayfalarında okura sunuyor. Bence şahsen saygınlıklarını kazanmaya çalışmaları takdire şayan ama bu affedilmeleri için yeterli mi orada durup düşünmek gerek. Böylesi kurumların siyasete sunacakları hizmet aksi yönde kullanıldığında milyonlarca insanın hayatına nasıl da mal olabilir. Bu dün Naziler döneminde böyle iken Corona döneminde neden farklı olsun.

Şahsi düşüncem böylesine geçmişi kirli ve karanlık ama dünya çapında konusunda uzman ve otoriter bir kurumun hemen her türlü incelemesine iyice bakmak gerekir. Sadece saf bir güven ve inanmak ancak iktidara, hükümete yaraşır. Muhalefetin de, medyanın da, kamu oyunun da bu kurumun bu dönemde ne yapıldığını, nasıl yaptıklarını olabildiğince mümkün olan şeffaflıkta gözlemlemeleri, gözetmeleri gerekir. Güven de iyi, kontrol de ama şüphe en iyisi. Ama unutulmaması gereken artık bilmem kaç ülkenin böylesine benzer kuruluşları olduğunu da aklımızdan çıkartmayalım. Böylesi kurum ve kuruluşları kimin ne zaman ve nasıl denetlediklerini de seçtiğiniz politikacılar aracılığıyla sorumlu yetkililere bence arada bir sorun ve sordurtun.

26.03.2020

Foto: RKI (Robert Koch-Institut)

Kaynak:Almanyalilar.com