Skip to content

Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (17)

Aldığım duyumlara göre böylesi karanlık günlerde özellikle sosyal medyada muazzam bir mizah patlaması yaşanıyormuş. 

Yeni hafta yine iç karartıcı haberlerle başladı. Yerli basın ile Alman basınını kıyasladığımızda aradaki fark insanı nasıl da karamsarlığa itiyor. Sıradan insan bunların ne kadarını ayıklayabilir, içlerinden işine geleni nasıl seçer, sindirip hazmeder başka derin yazıların konusu. İyimserliği elden bırakmamalıyız. Aldığım duyumlara göre böylesi karanlık günlerde özellikle sosyal medyada muazzam bir mizah patlaması yaşanıyormuş. Ben de mizahçı aramaya başladım, bu sektörün acil ne gibi sorunları var diye. En büyük sorunları mizah yapacak malzemelerinin olmamasıymış (!). Yakında bomba olmasa da mantar haberimi okuyabilirsiniz.

Sırada yerli yazarlar, tiyatrocular, belki taksiciler, eczacılar, futbolcular hatta gazeteciler var. Sıraya koyup ayıklamam lazım. Bu arada konu önerisine ben de açığım. Yani bilgilendirilmek istediğiniz konuyu ele almamız için sizler de önerebilirsiniz. Bunun için künyedeki mail adresini kullanabilrisiniz. Nisan ayı için Kaptanın Seyir Defteri’ni daha hazırlayacağım. Ruh halim hava durumunu uygun. Sabah sıfırın altında dört dereceydi, kar yağdı. Güneş açtı. Sonra yağmur yağdı. Rüzgar esti bayağı. Yağmur, güneş, kar birbirilerini sıra bende diyerek kızdırırcasına sırasıyla ortalıkta sırıtıp durdular.

Biri uyardı bugün Corona’yı yanlış yazmışım diye. Doğrusu Korona olacakmış. Sivri akıllı biride küçük k ile, yani korona ile yazılmalı diye tutturmuş. Bizim adımız da sakat idare ediverin gari. Corona ile zamanla anlatacaklarım sadece son virüsü kapsamıyor, bunların yani virüsün sülalesini ele almayı planlıyorum. Her gün bir bilim adamı çıkıp doğal mutasyon, laboratuvar değil diyor. Neymiş , demek ki mutasyon 21. yy’ı bekleme ihtiyacı duymuş. Neymiş, önce Çin ile İran’da ortaya çıkayım istemiş. Köklü bir araştırmaya, yani beni doyuran biri incelemeye henüz denk gelemdiğim için kendim ele almayı planlıyorum. O yüzden adını ben koydum gitti.

Sıradan insanların sataşmalarını, takılmalarını anlıyorum, çoğu zaman değil hatta her zaman hoşgörü ile karşılıyorum. Ama yazar çizer takımının, hele gazeteci takılanların kıskançlıklarını anlamakta nasıl zorlanıyorum anlatamam. Böylesi günlerde bile insanın bu bencilliği, narsizmi, en iyi ben bilirim, benden sonrası tufan tavırları beni kahrediyor. Acımak mı lazım böylelerine, beddua edip salgına çağrı mı yapmalı bazen bilmiyorum. Gün boyu o kadar çok lavukla (bazıları angut diyor) karşılaşıyorum ki, bunları da araya sıkıştırıveriyorum. Günün beraberinde getirdikleri salatasına dahil etmek zorunda kalıyorum.

En geveze ve ortalıkta boy gösterenlerin dayanışmanın her türlüsünden en çok kaçınanlar olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Bu salgın sayesinde insan salt kendisine değil, çevresine, dostlarına, akrabalarına, yakınlarına da ayna tutup, nasıl da göremedim bugüne kadar dediği görüntüleri yakalayabiliyor.

Bu arada hocam küresel salgın devrime gidiyor bir şey demiyorsunuz diye sataşmış. Aa be evladım aç tavuk kendisini darı ambarında görürmüş. Henüz devrimi oluşturacak koşullar olgunlaşmadı. Ama atbaşı o istikamete doğru yol alıyoruz. İktidarı ellerinde bulunduranların da öyle bön bön oturmayacakları ortada. Senin o çok güvendiğin sosyal medyanın şalterini anlık bir hareketle indiriverirler ortalıkta klavye pehlivanlarından bir eser kalmaz. Ezilenlerin ayağa kalkabilmeleri için ağır baskı koşullarının olması lazım. Ne Almanya’da, ne de Türkiye’de, ne de dünyanın başka bir yerinde henüz öyle bir baskı, kitlesel ne bir direniş sözkonusu, ne de hareket halinde yığınlar. Devrimi de hackerler yapmayacağına göre mantığı elden bırakmayın, capscı artistlerden kaçının derin.

Evet sonlarken sizleri bugün günlüklere gelen ilk video ile başbaşa bırakıyorum. Böylelikle Almanyalılar‚ın resmi YouTube sayfasını da açmış bulunuyoruz. Hamburg’dan Şerafettin Arslan anlatıyor:

30.03.2020

Kaynak: Almanyalilar.com

Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (17)

Aldığım duyumlara göre böylesi karanlık günlerde özellikle sosyal medyada muazzam bir mizah patlaması yaşanıyormuş.  Yeni hafta yine iç karartıcı haberlerle başladı. Yerli basın ile Alman basınını kıyasladığımızda aradaki fark in...