Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (6)

İran üç milyon ölüm vakasından bahsederken Almanya’nın tedbirler alınmadığı sürece on milyon insana virüs bulaşacağı bence rakamların aşağı çekilmesinden başka bir şey değil.

Dün akşama doğru iş çıkışı Altona’ya uğramam gerekti. Sokaklarda doğru dürüst tek bir Alman’a rastlamadım. Oysa ne kadar çok kara kafalı vardı, yan yana fosur fosur sigara tüttürenler, konuşurken birbirlerinin neredeyse ağzının içine girenler, el ele kol kola yakın mı yakın mesafede seyir etmeyip durağan halde boş boş bakanlar, benzer daha nice olumsuz ve negatif görüntü. Yetmez gibi Altona semtinde ne polis karakolunun, ne de sağlık dairesinin olmadığı kararına vardım. Öbür türlü Große Bergstraße’nin tam ortasındaki cafelerde yan yana masalarda onca insan o görüntüleri sergileyemez, her iki ekmekçinin de kapatılması gerekirdi. Oraya takılanların yüzlerce insana şimdiden hastalığı bulaştırdığı kesin. Akşama Başbakan Merkel’in konuşmasını izlediğimde şaşırdım. Sıkıyönetimsiz, sokağa çıkma yasağı olmaksızın doğası gibi kendisi de insan olan insan, böylesi günlerde demokratik hak ve özgürlüğü virüs bana işlemez, ben istediğime bulaştırabilirim zanneder.

Ben yuvarlak hesap kırk elli milyon olarak hesapladım. Cehalet, bencillik ve sorumsuzluk aşırı sağdan da, faşizmden de, bu virüsten de daha tehlikeli. Hangi birinin kafasını gözünü yarıp ikna edeceksin, hiç sırıta sırıta ortalıkta dolaşanla ciddi, kalıcı ve sağlıklı bir tedbir alınabilir mi? Göçmenler bu kadar mı cahiller, Altona’dakiler bu kadar mı uzayda yaşıyorlar beni epey meşgul etti. Siyasi partiler olduğu kadar bence bu konuda resmi dairelere de görev düşüyor. Bu tiplemeler sokaktan toplanmalı, bence hep birlikte olabilecekleri bir mekâna bırakılmalıdırlar. Madem virüs bunlara işlemez korkacakları bir şey de olmaz o zaman.

Okuduğum bir haberde virüsün dört metreye kadar yanındaki insana bulaşabileceğini, yarım saate yakın havada kalabileceğini yazıyordu. Bu bence şu anlama geliyor. Bu illet hepimize çoktan bulaştı, artık kimin bünyesi güçlü ise o şanslı. Zayıflar ve tıbbi rahatsızlıkları olanlar yandılar; böylelerinin çok az şansları var. Bir kez daha buraya yazıyorum çok geç olmadan Almanya çapında sokağa çıkma yasağı uygulamaya konulmalıdır. Federal hükümet bu konuda özgürlüğü eyaletlere bırakıyorsa eğer Hamburg bir an önce bu uygulamaya geçmelidir.

Bu sabahki rakamlara göre 13 112 insana Almanya’da virüs bulaşmış vaziyette. Bunlardan 105’i iyileşti, 34 kişi ise hayatlarını kaybettiler. Hamburg’daki hasta sayısı 432’ye yükseldi. Yeni ölüm vakası yok. Dünya çapında hastalığa yakalananların sayısı 218 815. Bunlardan 84 114’ü iyileştiler. Hayatını kaybedenlerin sayısı 8 810 olarak açıklandı. Rakamlar dünya çapında hemen her ülkede gittikçe artarken Çin’de yeni vakanın olmaması sevindiriciydi. Türkiye’de ise inanırsanız eğer 191 kişiye virüs bulaşmış, hayatını kaybedenlerin sayısı iki. Önceki gün üniversitede bir toplantıda yaptığı konuşmada umre dönüşü virüs getirenlerin sayesinde binlerce hastanın olabileceğinden bahseden kadın doktor hakkında jet soruşturma açıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Merkel’in konuşmalarını karşılaştırdım. Ne kadar farklı dünyalarda yaşıyorlar diye şaşırdım. Biri tam teslimiyetçi bir şekilde haddinden fazla saydam, demokratik ve bencil halktan sözlerine kulak vermesini isterken, diğeri her türlü inandırıcılıktan uzak, toz pembe bir tablo çizip her şey kontrolüm altında der gibiydi. Bu hastalık sayesinde ben şahsen dünyada kalıbına uygun bir lider olmadığını anladım. Özlenen kodum mu oturtan, laf gevezeliği yapan, cahil danışmanlarının hazırladığı uyduruk metinleri promterden okuyan değil, böylesi felaket anlarında halkını, halkları, insanlığı nasıl, ne kadar düşünüp buna uygun hareket eden, liderlik kapasitesini ve sınırlarını gösterebilen. Kaldı ki küresel bir sorun olduğu bütün boyutlarıyla ortada.

Her dönem siyasi liderini, bilim insanını, harika mucize kurtarıcılarını ortaya çıkarttığı gibi yazar çizerini, insanlara umut ve iyimserlik olduğu kadar kin ve nefret yayanlarını da yaratır, gösterir. Bizler bu anlamda hem gözleyen, hem dillendiren, hem daha iyi nasıl olabilire kafa yoran, insanlığın geneline dahaiyinasılkatkıdabulunulabilirimekafayorangillerden oluyoruz. Ha bizi de okumazlar, okusalar da anlamazlar, anlasalar da yine de kendi bildikleri gibi davranırlar ayrı mesele. Ama bu bizim bildiğimiz kendi doğrularımızı dile getirme ihtiyacımızı söndürmeye yetmez.

Tarihi, unutulmaz ve önemli bir süreçten geçiyoruz. Hepimizin daha çok ihtiyaç duyduğu, daha da duyacağı şey dayanışma ve paylaşımcılıktan başka bir şey değil. Virüs son birkaç hafta içerisinde bile hem yaşam alışkanlıklarımızı, hem hayata bakışımızı, hem de bizleri değiştirmedi mi? Tam gaz aynı istikamette yol almaya devam ediyoruz. Değişiyoruz, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyenler haklılar. Her şey daha güzel olacak diyenler bence aşırı iyimserler. Birlikte çok daha güçlü olduğumuz kesin. İstersek yalnızlığı da yeneriz, bu virüsü de, ardından gelecek her türden şok dalgalarını da. Bu anlamda diyeceğim o ki gelin hep birlikte bir kez daha sessiz sedasız hırslarımızı, egolarımızı, bugüne kadar yaşadıklarımızı gözden geçirip genel bir muhasebesini yapalım. Bu saatten sonra neleri nasıl kurtarabilirize kafa yoralım. Ortaya güzel ve anlamlı şeylerin çıkabilmesi ancak bunlardan sonra olası.

19.03.2020

Kaynak: Almanyalilar.com