Skip to content

Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (7)

Hamburg Türk Toplumu adlı sivil toplum kuruluşu şehrin en büyük yapılanmalarından biri

Karamsarlığa ne kendiniz düşün, ne başkalarının düşmesine izin vermeyin. Böylesi bir zamanda yalnız ve bir başınıza olmadığınızı bilin. Elbette tedbirleri, tavsiyeleri elden bırakmayın. Abuk subuk konuşanları aklınız izanınız var, dinlemeyin, kulaklarınızı böylelerine tıkayın. Bu yeni girdiğimiz sürecin değil haftalar aylar, belki de yıllar sürebileceğini şimdiden kabullenin. Bugün yedinci gün, yavaş yavaş tepkiler almaya başlıyorum. İyi de ben birilerinizi memnun etmek için bu satırları döşenmiyorum. İşinize yarayanını alın, beğenmedikleriniz atın bir köşeye. Hem bana ne, sen kimsin (he he he?) gibi soruları sormak benim de hakkım. Şaka bir yana Almanyalılar’ı çıkartırken aynı kararı almıştım, biz belirli bir ortalaması olan, uzun yazılar başta olmak üzere okumayı, aydınlanmayı, yazıyı seven insanlara hitap ediyoruz diye. Sosyal medyanın ucuz ve anlamsız tüketicileri, insan olabilirler ama aradığımız okuyucu tipi kesinlikle değil.

Bu kadar çok renkli günün açılış konuşmasından sonra gelelim mevzuya. Hamburg Türk Toplumu adlı sivil toplum kuruluşu şehrin en büyük yapılanmalarından biri. Bakıyorum on gündür kış uykusundalar. Türkiyelileri basından sonra bunların da bilgilendirmeleri gerekmiyor mu, başkalarını geçtiler kendi üyelerine ne gibi bilgilendirmede bulundular ben şahsen merak ettim. İnternet sayfalarında bir şey göremedim. TGH bu konuda yalnız değil, Hamburg’da 500’den fazla irili ufaklı Türkiyeli derneğin varlığından söz edilir. Şehir idaresinden neden ortak bir talepte bulunmayıp bu kozmopolit kentte yaşayan kendi insanları için Türkçe bilgilendirilme taleplerinde bulunmuyorlar? İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bile Kürtçe afişler çıkartabilirken. Aynı serzenişler Hamburg Kürt Toplumu idarecileri için de geçerli. Her cemaat ve bu cemaatlerin önderleri insanlarını bilgilendirmeyi, bu konuda aydınlatmayı ilk görev bilmelidirler. Böylesi günler kimlerin ne kadar göstermelik yapılarda ömürlerini ve kıymetsiz zamanlarını geçirdiklerini de kabak çiçeği gibi gösteriyor. Bu arada devrimci demokrat çevrelerin de sessizliğine anlam vermek zor. Böylesi günlerde kitlelerine hitap eden tek bir yazılarına henüz denk gelmedim. En azından enternasyonal dayanışmaya davet, sıradan günlük ilişkilere yönelik bu yönlü çağrılar yapabilirler.

Dün Corona’dan uzaklaşan halkımız düşkün bir kızın kendince yaptığı ilkel mizaha takıldı kaldı. O meşhur hoşgörü, sanatçı özgürlüğü ve serbestliği unutuldu, kadın linç edildi. Şaşırmadım, ben cemaati zaten böyle biliyorum, tepkilerin tam da yakıştığı gibi olması onların utancı. Hele bir de önderleri pozisyonundaki insanların resmî kurumlara başvurmaları bence tüy dikmenin tarihsel örneği. Sanatçı biri olarak elbette o zavallı kadının yanındayım, inancımın bir adı, anlamı yok bu konuda. Sanatçıların sınırsız özgürlüğü taraftarıyım, dini konularda hassas olmaları tabii ki gerekir ama bu o sanatçının bence kendi sorunu. Kadın mı seviyesizdi, sergilenen tavır mı herkes kendince yanıtlamalı. Ama anlık da olsa milletin gazı alındı, hayat yeniden salgına, pandemik gündeme dönüverdi.

Redaksiyon olarak bu karanlık ve korku yayan günlerde gelecekte ortaya çıkacak depresyonları, toplu intiharları konuştuk. Vardığımız sonuç hem kalemlerimize, hem de dışımızdaki yazıp çizenlere bu konu ile ilgili insanlara umut, güç, direnç, sevgi, paylaşımcılık ve dayanışma aşılayan çalışmalarını bize göndermeleri oldu. İlerleyen günlerde gelen eserlere yer vereceğiz. Bu konuda yazılıp çizilenlerin, edebi katkıların en az sağlık alanında sergilenen kahramanlıklar kadar değerli ve anlamlı olacağına inanıyorum. Öbür türlü meydan orada burada virüs partileri yapan hatta topluca virüs duaları eden insanlara kalacaktır.

Dün akşam 21.00’de bizim sokaktan da sesler geldi. Önce yürüyüş var sandım, sevecen insan sesleri, arkasından bir iki dakika süren alkış sesleri. Hemen her evin, dairenin ışıkları bir bir yanmaya başladı. İnsanlar camlara, pencerelere, balkonlara koşuştular. O alkışlar sağlıkçılara teşekkür alkışlarıydı ama aynı zamanda hiç kimsenin yalnız olmadığına dair de güzel bir örnek teşkil etti.

Birkaç gün önce milletvekilimizin virüs hakkında biyolojik laboratuvar silahı yönlü açıklamalarını eleştirmiş, fikirlerine katılmadığımı yazmıştım. Hem partisi fikirlerine katılmadığını resmen beyan etti, hem de yerel basında ince alay konusu. Bence toplumun önde gelen insanları böylesi yeni ve çok yönlü bilinmeyeni olan bir konuda söyleyeceklerini önce ölçüp tartmalılar. Sokağa çıkma yasağı çok geç olmadan uygulamaya konulmalıdır diyorum kaç gündür. Zira virüsün Almanya’da yayılma hızı İtalya’yı geçti. Virüsle mücadele yüksek kurulu hafta sonu toplanacaklarmış da, bakacaklarmış. İtalya’da hayatını kaybedenlerin sayısı Çin’den fazla. Yakınmalarımı duyan Hamburg muhalif partileri birbiri ardı sıra virüs ile ilgili açıklamalar yapmaya başladılar. Elbette ilk yapılan açıklamalar bilmem ne toplantısının ertelendiği yönündeydi.

Hamburg’un hiçbir yerinde dezenfektan ilacı, maske satılmıyor. Nisan başında gelecekleri söyleniyor. Sokaklarda tek tük elinde eldiven, yüzünde maskeli insanlarla karşılaşabilirsiniz. Ama genellikle insanlar vurdum duymaz takılıyorlar. Sabah kafeleri o biçim müşteri kaynıyor. Süpermarketin biri çıkıp yaşlılar için hafta sonu ekstra satış saatinden bahsetti. Ertesi gün tırsıp, çalışanlarımızı korumalıyız açıklaması yapmak zorunda kaldılar.

Kişisel kanaatim krizi Alman devletinin veya hükümetinin yönetmelerinin yanlış olduğu yönünde. Bilim insanları önerip tavsiye ediyor, hükümette bu uzmanların görüş ve önerilerini hayata geçiriyor gibi bir durum yok karşımızda. Birkaç günde bir ekran önüne çıkan kendinden, hayatından ve virüsten bıkmış bir kadın başbakan var. O da vatandaşı mı düşünüyor da o denli perişan, yoksa arkadan gelen ekonomik kriz dalgasının yayacağı korku mu bilen bilir. Federal Sağlık Bakanlığı’nın sayfalarında nerdeyse on gündür yeni bir bilgi yok. Oysa aradan geçen zaman içerisinde binlerce insan virüs kaptı, testleri pozitif çıktı. Gerçi hükümeti anlamak olası ama devlet? Cumhurbaşkanı çıktı virüsü yeneriz dedi, sokaklar insan doldu. Göçmen hemşerilerim aralarında konuşuyorlardı: “Ammısına koyum virüsü yenecekmişiz, millet boşuna gasvet yapıyor!” diye. Hoca ne yaparsa cemaat ne yapmaz misali.

Bizde de durum ne kadar farklı ortada. İyi ki sosyal medya var haberimiz oluyor. Haber yapanları göz altına alanları kınamak gerek. Ama yalan haberleri yapanlara da helal olsun denilmeyeceği ortada. Henüz ne Alman ne de Türkiyeli yazar, çizer, sanatçı takımından ortak bir tavır, yöneticilere öneri, her an çıldırmanın eşiğinde topluluklara yönelik ne bir ses var, ne de nefes. İlerleyen günlerde aynı zaman da benim de umudum, en azından edebiyatçıların dayanın dünya halkları, bunu da, bu günleri de atlatacağız diyen, benzer yönlü ortak imzalı açıklamaları ile karşılaşabiliriz. Bugün hastalananlar ve hayatlarını yitirenler hakkında rakamlar vermek istemiyorum. Sayılar arttı, hem de o biçim, biliyorsunuz.

20.03.2020

Kaynak: Almanyalilar.com

Süleyman Deveci: Corona Günlüğü (7)

Hamburg Türk Toplumu adlı sivil toplum kuruluşu şehrin en büyük yapılanmalarından biri Karamsarlığa ne kendiniz düşün, ne başkalarının düşmesine izin vermeyin. Böylesi bir zamanda yalnız ve bir başınıza olmadığınızı bilin. Elbet...